Çiçek satıp makina aldı
Kendini ifade ederken kimileri kalem kimileri enstrüman kullanır. Mustafa Zengin, Gümüşhane’de fırın ustalığı yaparken fotoğraf tutkusuyla bambaşka bir serüvenin peşine takıldı. Zamanla fırıncılığın ikinci plana düştüğünü belirten Zengin, çocukluğunda başlayan fotoğraf aşkını profesyonel gelir kapısı haline getirdi, birçok ödül kazandı, kendini fotoğrafla ifade etti. Son olarak da Esnaf ve Sanatkarlar Derneği’nin düzenlediği “Yaşayan Vakıf Eserleri” yarışmasında birincilik kazandı. İnsanları makinasıyla ölümsüz hale getiren Mustafa Zengin toprağı işleyen, üretim yapanları konu ediyor. Modernleşen toplum, şehir ve algıların fotoğraflara da yansıdığı günümüzde Zengin, böyle bir kaygı taşımıyor: “Benim kahramanlarım, modern mi geleneksel mi bilemem ancak günümüz insanına şunu fısıldıyor. Hormonlu bir yaşamın sizleri mutlu etme şansı yoktur. Amacınız her iki cihanda mutlu olmaksa eğer dünyalık anlamında ardınıza, ahiret noktasında önünüzdekilere bakın. Yavaş yavaş yaşayın. Sindire sindire yaşayın. Yaşadıklarınızdan da asla pişmanlık duymayın. Unutmayın nerede, hangi koşullarda olursanız olun her daim kendi hikayenizin kahramanısınızdır.”
YAYLA ÇİÇEĞİ SATIP MAKİNA ALDI
Yayla çiçeği satarak çocuk yaşta aldığı makinasıyla ilk heyecanlarını yaşayan 40 yaşındaki Zengin, tatlı zorluklar da yaşamış. Fotoğraf makinasına sahip olmanın yetmediği dönemlerden geçen Zengin film bulmak, flaş bulmak, baskı gibi ekonomiye dayalı birçok sorun yaşarken köyünü temsil etmenin sorumluluğu ile yeni atılımlarda bulundu: “Fotoğraf ile tanışmıştım ancak gerçek manada fotoğraf çekmek için dijital dönemi beklemem gerekti. Kardeşlerimle birlikte Gümüşhane’nin merkezinde fırın işletiyorduk ve fırına bilgisayar aldırmayı başarmıştım. Tabi bilgisayar ile birlikte ilk dijital makinemi de almıştım. Un var, şeker var. Sıra helva yapmaktaydı. Dört mevsim Zimera adlı bir site kurdum ve çektiğim fotoğraflar ile köyümü bu mecrada temsil etmeye başladım.” Gümüşhane’nin Torul ilçesine bağlı eski ismi Zimera olan Atalar köyünde dünyaya gelen Zengin’in çocukluğu, köylerin yaylaların kalabalık, komşuluk ve akrabalık ilişkilerinin yoğun yaşandığı günlerde geçmiş: “Bağ bahçe zamanı toprakla, yayla mevsiminde hayvanlarımız ile haşır neşir oldum. Kış aylarında metreyle ölçülen kar kütleleri üzerinde köyde, yaz aylarında ise uçsuz bucaksız çimlerin üzerinde yaylalarda büyüdüm.”
HAYALLERİM SAYESİNDE HAYAT YOLUMU SEÇTİM
Mustafa Zengin Konya’dan Kahire’ye, National Geographic’ten İpekyolu’na birçok ödül kazandı. Ödül aldıkça fotoğraf ve fotoğrafçılık üzerine daha fazla düşünme motivasyonu bulduğuna değinen Zengin, çektiği kareler sayesinde sadece kendine değil eşi ve çocukları için de yeni bir hayat yolu seçmiş olduğunu söylüyor. “Benim hayatımı değiştiren fotoğraf sanatının kendisi oldu” diyen Zengin, şöyle devam ediyor: “Dünyaya vizörün ardından bakarken alışılmışın dışına çıkmak için gösterdiğim gayret, aynı zamanda hayata farklı bakış açıları geliştirmeme neden oldu. Bu durum bazen tercihlerimin, bazen de mecburiyetlerimin bir sonucu olarak fotoğraf sevdamın mesleğim olmasına yol açtı. Diğer aile üyelerim ile birlikte uzun yıllar geçim kaynağımız olan fırıncılık mesleğini ikinci plana atıp hayallerimi süsleyen Fera Ajans’ı kurdum.”
ŞARTLAR BİZİ DEĞİŞTİRDİ
Fotoğraf enslasyonunun yaşandığı bir dönemde olduğumuzu hatırlattığımız Zengin, “Yaşanan değişim sonucu kaybettiklerimizden söz edecek olursak bunu sadece fotoğraf üzerinden anlatamayız. İşin esasına bakıldığında artık üreten değil tüketen bir toplumuz. Sanatta, siyasette, üniversitelerde hülasa toplumun her kesiminde üretenin değil tüketenin talepleri esas alınıyor. Tüketici ise uzun süreli kullanım alanı olan ürünler yerine tek kullanımlık ürünleri tercih ediyor. Eskiden özel hazırlıklar yapılırdı, fotoğraf çekmek de çektirmek de kıymetliydi. Şimdi herkesin elinde cep telefonu var. Dolayısıyla ne çekenin ne de çektirenin bir değeri var. Kullan at mantığının bizleri getirdiği nokta burası” diyor.
Ben bir ceviz ağacıyım Gümüşhane’de
Birkaç fotoğrafına baktığımızda Mustafa Zengin imzalı olduklarını artık anlayabiliyoruz. Tecrübesiyle kendine has tarzını ortaya koyan fotoğrafçı, şöyle konuşuyor: “Ceviz ağacının önemli bir özelliği vardır. Bir tanıdığınızın evine gittiğinizde mobilyanın üzerinde hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın adeta bir fotoğraf görüyorsanız bilin ki o mobilya ceviz ağacından yapılmıştır. Çünkü ceviz ağacı hayatını, karşısında yer alan objelerin fotoğrafını çekmekle geçirir. O fotoğraflarda iyi bir marangozun elinde iyi bir sanat eserine dönüşür. İşte bu noktadan hareketle, bulunduğum her ortamı detaylara varıncaya kadar gözlemlerim. Bu gözlemleri fotoğraf karelerine nasıl yansıtacağıma yönelik araştırmalar yapar, farklı insanların uygulamalarını görmek için değişik mecralardan fotoğraflar izlerim. Zamanı geldiğinde de deklanşöre basarım. Sonuç olarak ben bir ceviz ağacıyım ancak Gülhane’de değil Gümüşhane’deyim.”
- Her karenin hikayesi var
- Her karenin bir hikayesi olduğuna değinen Mustafa Zengin birkaçını bizimle paylaşıyor: “Kürtün ilçemizin yüksek köylerinden birinde yaşayan Hakkı amcamız var. Yaşı doksana merdiven dayamış, yaşanmışlıklar nedeniyle beli bükülmüş amcamızın kara sabanın peşindeyken çektiğim fotoğraf en mutlu olduğum fotoğraflardan bir tanesiydi. Hakkı amcanın vefat haberini aldığımda ise ne kadar üzüldüğümü tahmin edemezsiniz. Aynı şekilde National Geographic 2015 Fotoğraf Yarışması İnsan Kategorisinde Birincilik Ödülü kazandığım Külekçi fotoğrafının kahramanı Ali Şatır amca da bir yıl sonra hayatını kaybetmişti. Üstelik ormanda kestiği ağacın üzerine düşmesi sonucu... Onun ölümü de beni derinden etkilemişti.”