Paul Klee’nin iç dünyası
Samed Karagöz19 yaşında diğer tüm ihtimalleri bir kenara bırakarak, ama onlardan da tam olarak vazgeçmeyerek ressam olm...
Samed Karagöz
19 yaşında diğer tüm ihtimalleri bir kenara bırakarak, ama onlardan da tam olarak vazgeçmeyerek ressam olmaya karar vermiş 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan Paul Klee [1879-1940] yaşantısının büyük bölümünü günlüklerinde kayıt altına alır. Resimler birlikte müzik ve edebiyat, özellikle şiir, onun hayatı boyunca her daim ilgi duyduğu diğer alanlardır.
Ketebe Yayınları’ndan çıkan Günlükler 1898-1918 sanatçının oluşun evresini görebilmemiz açısından son derece önemli metinler içeriyor. Sanatçının oğlu tarafından yayıma hazırlanan bu günlükler sayesinden onun yaşamını, sanat anlayışını ve sanatsal gelişimini çok daha yakından ve içeriden görebiliyoruz.
GÜNLÜK HAYATINDAN NOTLAR
Klee 1879 yılında İsviçre’de dünyaya geliyor. Bern’de 19. yüzyıldan sağlam ve dönemin zevklerini yansıtan bir evde neşeli bir çocukluk dönemi geçiriyor. Alman bir müzik öğretmeni olan Hans Klee ve İsviçreli solist İda (Frick) Klee’nin ikinci çocuğu. Klee için resim söz konus olunca Paris ve Münih arasında ikilemde kalır ve Münih’i tercih eder. Ömrünün 3 yılını akademik bir sanat eğitimi aldığı Münih’te geçirir. Burada çok çalışır, arkadaşalıklarına çok önem verir. Daha sonra sanatsal anlamda aydınlanmalarla dolu bir yılını İtalya’da geçirir.
Ressam olarak şöhreti çok hızlı edemez ama çok da gecikmez. Bazı dönemlerde kazandıkları kendisine yetmez ama ailesinin maddi desteği hep onun yanındadı. Bu açıdan son derece şanlıdır Klee.
Uzun süren nişanlılıktan sonra sevdiği kadınla evlenir. Evlilik ve aile hayatı her daim Klee için önemlidir. Günlüklerinde oğluyla alakalı uzun uzun yazması, onun için endişelenmesi ona gösterdiği önemi gözler önüne sererken aynı zamanda babalığı benimsediğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Klee yemek yapmayı, seyahat etmeyi, doğada yürüyüşler yapmayı, balık tutmayı çok severdi. Seyahatlerini sadec Batı ülkeleriyle sınırlı tutmadı. Günlüklerinde geniş yer ağırdığı Tunus’a da gitti. Batılı bir gözün, ressamın oryantalizme tam kaçmadan Tunus’u nasıl algıladığını görmke, okumak son derece dikkate değer.
ASKERE ALINIR AMA CEPHEYE GÖNDERİLMEZ
Klee’nin hayatında iki önemli yıl var: 1914 ve 1933. Birinci Dünya Savaşı’nda askere alındı ama şanlıydı; hiç cepheye gönderilmedi. 1933 yılında ise Naziler iktidara gelince ders verdiği Bauhaus kapandı. Dejenere sanatçılar listesine alındı. Daha sonra Düsseldorf Akademisi’nde ders veremeye başladı ama oradan da kısa sürede kovuldu. Ama gene de şanslıydı çünkü toplama kampına gitmedi. Esas memleketi olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlardan çok az etkilenen İsviçre’ye geri dönmeyi başardı.
Paul Klee Mısır’ı da ziyaret etti ama Mısır onu Tunus kadar etkilemedi. Tunus dönüşü onu gerçek bir sanatçı olarak anılmasına neden olan soyut resimlerini yapmaya başladı. İslam sanatları sanatçıyı derinden etkilemişti.
Sanatçının oğlu Felix Klee’nin yazdığı önsöz ve kitabın sonunda yer alan Anılar’dan günlüklerin neden 1918 yılında sona erdiğini anlayamıyoruz. Sanatçı bu tarihten sonra günlük tutmaktan vaz mı geçti ya da oğlu sonraki günlüklerini yayımlamak istemedi mi bilemiyoruz.
Günlükler yayına hazırlanırken maalesef bir dizin konulmamış. Bu kadar kapsamlı bir metni, yaklaşık 500 sayfa, okurken bazı konular, bazı özel isimlerle alakalı bölümlere yakından bakmak isteyen okurlar için bunun gerekli olduğunu düşünüyorum.
Paul Klee bu günlük notlarını yazarken yayınlamasını düşünmemiş, en azından ön sözde oğlu bu şekilde belirtiyor ama tutuğu notları daha sonra elden geçirip temize çeken sanatçının bir gün bu notların yayınlanabileceğini düşünüyorum. Notlar arasında dikkatimi çeken bir başka husus ise üslup birliğinin olmayışı. Bazı notlar son derece yalınken bazılarında ise duyguların çok net bir şekilde yer aldığını gözlemlemek mümkün. Kitabın tamamı içinde Tunus’a ait olan notların yer aldığı kısım sanatçının bakış açısını anlamamız için son derece önemli.
20. yüzyılın soyut sanatına arkadaşı Kandinsky’le birlikte yeni bir soluk getiren ve Kandinky, Franz Marc ve diğer avangard sanatçılarla Mavi Süvari (Der Blau Reiter) sanat akımında yer alan, Bauhaus gibi bugün bile hâlâ üzerinde araştırmalar yapılan bir kurumda eğitmenlik yapmış Paul Klee’yi kendi sözleriyle anlamak için en önemli kaynak olan Günlükler’i tüm sanatseverlere tavsiye ederim.