CELLADINA AŞIK OLAN ÜLKE JAPONYA
İrtifa kaybeden yaşlılar kulübüne dönüşen Japonya, ülkede konuşlu bulunan Amerikan üsleri için Joe Biden ile masaya oturdu ve süreyi uzattı.
Japon Savunma Bakanlığı yaptığı açıklamada Birleşik Amerika’ya 2021 yılı için 1,9 milyar $ ödeme yapılacağını açıkladı.
Tokyo yönetimi güvenlik anlaşmasının bir parçası olarak 1978’de başlayan ev sahibi ülke desteğiyle Birleşik Devletler ordusunun hizmet, işçilik ve eğitim giderlerini üstlenmişti.
Eski Başkan Trump; Amerikan nizamiyelerindeki 55 000 asker için ödenen yıllık 1,9 milyar $’ın 8 milyar’a yükseltilmesini istemiş ve bu talep taraflar arasında soğuk rüzgârlar estirmişti. Neyse ki Bidenin kazanması havayı yumuşattı.
2.Dünya Savaşının sona ermesiyle geliştirilen ilişkiler iki ülkeye de önemli kazanımlar sağladı.
Japonya eskiden az ederli sıradan bir devlet iken atom bombası faciasından sonra mutasyon geçirip kendini aştı.
Japonya-Amerika ile bambaşka hedefleri gözeterek masaya oturdu ve kendini özellikle Çin tehlikesine karşı Amerikan kalkanı ile korumayı yeğledi.
Güvenlik anlaşması şartları gereğince Japonlar Amerikan yönetimi ile anlaştı ve halkının isyanına rağmen topraklarında üs açılmasına karar verdi.
Bu durum gereği Japon Savunması daha az enerji harcayacak ve ekonomisini yeniden inşa etme fırsatı bulacaktı.
Anlaşmanın Japonya ve Birleşik Devletler ittifakına olan güçlü bir bağı gösterdiğini ve ittifakın güvenini arttırdığını, düşünen iki taraf 2022 ve sonrası için de uzun soluklu bir müzakere deneneceği konusunda hemfikirler.
Japonya, özellikle Çin ile olan ve giderilemeyen pürüzlerden dolayı Amerika’nın yanında kendini sağlama almayı seçti.
Çin ile devam eden husumet ve bir dizi tartışmalar henüz soğumamış bir şekilde çözüm bekliyor.
Bu tartışmaların perde arkasında ise, İkinci Dünya Savaşında Japonya’nın Çin’i işgal etmesi ve onun getirisiyle oluşan tarihsel bir çatışma söz konusu.
Ayrıca, Doğu Çin Denizi’nde 5 ada ve 3 kayalıktan oluşan takımadalar da ayrı bir tartışma oluşturuyor. Japonlar takımadaların kendi kara sularında bulunduğunu ileri sürerken, o bölgeye askeri gözetleme gemileri gönderen Çin’i kara sularını ihlal etmekle suçluyorlar.
Öte yandan Japonların bölgede Amerika’nın en yakın müttefiki gibi hareket etmesi de iki ülke arasında yaşanan gerilimlerin ana sebepleri olarak değerlendiriliyor.
Bu son güvenlik anlaşması da iki komşunun arasını iyice açtı.
O yüzden de yükselen değer Çin karşısında Japonya’da kendince gardını alıyor.
Japon kültürü tüm dünyanın ilgisini çeken bir kültür. İmparatorluğun sadece sembolik olarak süre geldiği ve aslında işleyen bir demokrasinin var olduğu, hata yapanın kendini affetmediği, istifanın ötesinde intihara kadar giden bir sürecin işlendiği onurlu bir koridorun dışına çıkmak üzere artık Japon halkı.
Ama sanırım yozlaşan dünya da eski saflığı ve berraklığı muhafaza etmek yeni nesiller adına epey güç.
Son yaptığım seyahatte tanık olmuştum, Japon gençleri müthiş bir Amerikan özentisi içindeydi.
Eski kültürleri ise şuan ancak 60 yaş ve üzerinde yaşatılıyor.
Buna karşın istifa kurumunun iyi işlemesinden dolayı siyasi istikrarın sık sık sekteye uğradığı devlet yapısında, lokomotif olarak tanımlanan marka Japon teknoloji şirketlerinin halktan kopuk ilerlemesi de bu kimyayı bozmuş.
Amerikan kalkanının altına sığınma mecburiyeti ise bütün bu top çaresizliğin dışa vurumu aslında.
Orduya harcanan paranın dünya sıralamasında en üstlerde olmasının öyle çok da bir önemi yok. Ordu cephaneye doymuş ama çatışma kabiliyeti aktif değil. Böyle olunca da muhtaç konumda kendi savunmanı dahi yapacak mecalin kalmıyor.
Mazinin cesur ve ihtişamlı Samuraylarının son durumu böyle.
Teknolojik dev Japonya’nın doğum oranlarını arttırıp genç nüfusu direksiyona oturtması, son tahlilde kaçınılmaz bir gerçek.
İnsanoğlu bir zaman başkalarının aklını kullanarak hayatını idame ettirebilir ama, iş hareketli savunma gücüne dönünce bir gün hükmettiği silahlar kendine döner.
Bu değişmez bir gerçektir.
Düşmanı bugün para ile susturan bu anlayış değişmezse; Japonya bu yüzyılın kaybedeni olacaktır.
Demedi demeyin.