MUTLULUK ALIŞKANLIĞINI KEŞFEDİN
"Mutluluğa giden bir yol yoktur; mutluluk yoldur." Mutluluk ellerimizin arasında olan kocaman bir dünyadır. Peşinden kovalanarak yaşanmaz zaten içimizdedir. Son zamanlarda en çok talep edilen eğitimlerim mutluluk ve zengin olma sanatı. Her atölye çalışmasında gördüğüm en belirgin şey mutluluğu şartlara bağlayarak istiyor olunması. "Eğer iyi bir işim olsaydı, eğer zengin olsaydım, eğer beni sevseydi, eğer daha çekici olsaydım, mutlu olabilirdim"
Son zamanlarda aynada kendinize gülümsediniz mi? Gülümseme kolay mı geldi yoksa yüzünüzdeki kasların biraz egzersize ihtiyacı varmış gibi mi hissediyorsunuz?
Küçük çocukların çoğu mutluluk mıknatısıdır. Tek ihtiyaçları olan sevgi, güvenlik ve eğlencenin sadece bir kahkaha ve bir gülümseme uzaklığında olduğu bir dünya yaratmak için oyun alanıdır.
Birçok insan yaşlandıkça mutluluk alışkanlığını kaybeder, profesyonel hedefler ve kişisel sorumluluklar için eğlenceyi ve spontanlığı değiştirir.
Zaman baskısı ile hayatı acele içinde, yüzler gergin ve "durup bakmaya" çok az zaman ayırarak yaşar, görevlerin altında ezilir. Çin atasözü der ki;
Eğer bir saatliğine mutluluk istiyorsanız; biraz kestirin.
Bir günlüğüne mutluluk istiyorsanız; balığa çıkın.
Bir aylık mutluluk istiyorsanız; evlenin.
Bir yıl boyunca mutluluk istiyorsanız; bir servet miras alın.
Bir ömür boyu mutluluk istiyorsanız; başkasına yardım edin.
Sadece mutluluğu yakalamaya odaklı bir hayat, başarıdan çok bir angaryaya dönüşür. Gerçek mutluluk nadir bulunan bir meta haline gelir. Ve sizden daha fazla uzaklaşmaya başlar.
Çok sık duymaya başlarız, "Keşke ""Yapamam çünkü…" "Şanslısın .." "yorgunum..." Ve bu sözlerden sonra kaşlarımızı çatar ve dein bir çekeriz. Tehlike şu ki, hoşnutsuzluk tanıdık bir refleks haline gelebilir.
Bazen yıllarca homurdanan bir memnuniyetsizlik içinde sürüklenip gider, koşulları suçlarız. Ve hep bir şeylerin olmasını beklemek ve yapmamak için her türlü bahaneyi bularak hala mutluluğun peşinde koşup dururuz.
"Mal mülk biriktirerek mutsuzluğunu gidermeye çalışmak, vücudunun her tarafına sandviç bantlayarak açlığını gidermeye çalışmak gibi bir şeydir." der Carlin. Kendimiz dışındaki şeylere önem verdiğimiz sürece ve şimdiki zamanı eleştirmeye ve onu bir başka zaman ile karşılaştırmaya niyetli olduğumuz sürece idealize edilmiş bir gelecekte her zaman hoşnutsuz olacağız. Şimdi 20 yıl sonra geriye dönüp fotoğraflara baktığınızda nasıl tepki vereceğinizi hayal edin lütfen.Gerçekten hissedin bunu. Sonra aynada bugünkü halinize bakın ve önemsediğiniz, çok sevdiğiniz birine bakıyormuş gibi gülümseyin hakkında. Gözlerinizin etrafındaki çizgilere bakın, dünyaya nasıl gülümsediğinizi ve hayatınızın hikayesini anlatan çizgilere bakın. Gülümseyin. Işığınızı keşfedin,mçünkü içinizdeki ışık sizi aydınlatır.
Mutlulukla ilgili güzel bir tüyom var size. Günde bir defa bile olsa, birini kucaklama stres seviyenizi düşürür, kortizol seviyenizi azaltır ve vücutta mutluluk hormonu olan oxitosin sagılatır.
Mutluluğa giden yolun maddi kazanımlarla hiçbir ilgisi yoktur ve her şey iç huzuru ve anlayışı aramakla ilgilidir. Mutluluğun en güzel tüyosu affetme kavramını içerir, çünkü ancak kendimizi ve başkalarını affederek ışıldarız.
Her sabah uyandığında kendine şunları söylemeyi unutmayın lütfen. Bugün de uyandığım için şanslıyım çünkü değerli bir hayatım var ve bunu boşa harcamayacağım, tüm enerjimi kendimi geliştirmek, kalbimle başkalarına da ulaşmak, herkesin iyiliğini sağlayacak şekilde aydınlanmak için kullanacağım. Başkalarına karşı iyi niyetli olacağım, başkalarına sinirlenmeyeceğim veya onlar hakkında kötü düşünmeyeceğim. Bir yılda hiçbir şeyin yapılamayacağı iki gün vardır. Birine dün deriz, diğeri de yarındır. Bu yüzden bugün sevmek, inanmak ve özellikle de yaşamak için doğru gündür. Mutluluğu eğerlere bağlayarak geleceğe saplanmak sizi daha çok mutsuz eder, lütfen bunu kendinize yapmayın. Kendinize bugünü iyisiyle kötüsüyle yaşamak için fırsat verin. Avucunuzun içindeki dünyayı sarıp sarmalayın.
BİRİ BU TEKNOLOJİYE DUR DESİN
Teknolojinin bu kadar hızlı ilerlemesi ve Elon Musk’ın çılgın halleri beni bir hayli endişelendiriyor ve nereye gidiyoruz diye düşünmeden edemiyorum. Özellikle yapay zekayla yapılan şeyler her geçen gün artıyor. Tam bunları düşünürken karşıma 2023 yapımı ‘Paradise’ yani ‘cennete yakın’ filmi endişeme endişe kattı. Bundan 10 yıl önce covid döneminde yaşadıklarımızı anlatan filmler izlediğimizde ‘yok artık bu kadarı da olamaz’ derken hepsini yaşamış olmamız şimdi artık ‘ olur mu olur’ dedirtiyor.
“Cennete Yakın” filminin konusu, yakın bir gelecekte geçen ve biyoteknoloji şirketi AEON’un yaşam süresini bir kişiden diğerine aktarmayı mümkün kılan devrim niteliğinde bir teknoloji ile yönettiği bir dünyada geçmektedir. Filmde, Max ve Elena adlı bir çiftin hikayesi anlatılıyor. Elena ve Max, AEON’un çalışanlarıdır ve Elena, kendisinin ve kocasının ödeyemeyeceği sigorta iddialarıyla karşı karşıya kalınca, hayatının 40 yılını şirkete satmak zorunda kalır. Büyük bir borç karşılığında eşinin ömründen 40 yıl vermeye zorlanınca, çalışanı olduğu ve zamanın akışıyla oynayan biyoteknoloji şirketinin karanlık yüzünü görür.Ancak Max, karısının kayıp yıllarını geri kazanmak için her şeyi yapmaya karar verir. AEON’un CEO’su Elena’nın hayatını hedef alınca, Max, karısını kaçırmak için bir plan yapar. Ancak bu plan, onları ulusal sınırların ötesine ve kendi ahlaki sınırlarının ötesine götüren bir av başlatır. Max ve Elena için, hayatlarını kurtarmak ve özgürlüklerini geri kazanmak için mücadele etmek zorundadırlar. Filmin konusu, insanların yaşam süresini uzatmak için ne kadar ileri gidebileceklerini sorguluyor. AEON gibi şirketlerin, insanların hayatlarını kontrol etme gücüne sahip olması ne kadar tehlikeli olabilir? Bu sorular, film boyunca izleyicilerin zihninde kalacak. Yönetmen Boris Kunz, senaryo Peter Kocyla, Simon Amberger’e ait. Oyuncular, KostjaUllmann, Marlene Tanczik, Lisa-Marie Koroll. Seyredilmesini öneririm.
ZORLAMASAK MI?
Niye Hande Erçel oyuncu yapılmaya çalışılıyor? Konuşmaya başlıyor, konu bitiyor mimikleri arkadan geliyor. Doğal olmaya çalışıyor, yapmacıklığın dibine vuruyor. Sadece süzülüyor. Güzel bir konu, Menderes Samancılar ve Burak Deniz oyunculuklarıyla göz dolduruyor. Ama nedir bizim bu 'sadece durup bakan güzel kız sevdamız'. Kaldı ki 'güzel' kavramı da göreceli. Bana göre hem gerçekten oyunculuğun hakkını verebilecek hem de güzel olan pek çok genç kızımız var, tek sorun magazinsel olmamaları. Yani Hande'yi zorlamasak, o da gençliğinin tadını çıkarsa, bol bol gezse, davetlerde boy göstermeye devam etse. Yani ona da yazık ediyoruz böyle.
BİRİ GÖRGÜSÜZ DEĞİLİM DEDİ GALİBA
Son günlerde anlamsız bir kadın, bana göre hala ne iş yaptığını anlayamadığım bir kadın ortalarda gezip duruyor, magazincilerimizde hem dalga geçiyor, hem de gündemde tutuyor. Evet reklamın iyisi kötüsü olmaz ama bu kadarı biraz fazla değil mi? Efendim pek mühim bir durum kahvesinin içine altın tozu katıyormuş. Amacı birilerini rahatsız etmekmiş. Kendisi kraliçe tacı takıyormuş özellikle etrafına para dağıtırken. Kocasıymış, odasına etrafına para saçarak geldiğinde masa başında oturan zat-ı muhterem. O da pek pişmiş pişmiş seyrediyor, gülücükler atıyor. Şimdi de ekrandan kocasına tekne al çağrısı yaptı. Tüm bunlar kendisinin görgüsüz olmama hali ve şımarıklığı. Parasını bu kadar kolay havalarda savurabildiğine göre vardır bunda da bir hikmet. Ama benim üzüldüğüm ekranlarda böyle şeylerin marifet gibi aktarılıp, yetişen genç kızlarımıza 'cahilliğin dibine vur, bul zengin kocayı(kazancı nereden gelirse gelsin farketmez) saç paraları, tak kraliçe tacını' bilincinin alt metinden verilmesi.
KÜRESEL BELGESEL
Netflix'ten hem küresel bir spor yıldızı olan hem de dünyaca ünlü markaların göz bebeği olan ünlü futbolcu David Beckham'ın hayatını gözler önüne seren belgesel yayına hazır. 4 ekim'de merak edenler izleyebilir. Belgeselde "Victoria Beckham" ile evlenerek tüm zamanların en ünlü ailelerinden birini kuran ve yıllar içinde bir popüler kültür ikonu haline gelen Beckham'ın hayatındaki inişler ve çıkışlar konu edinilecek. Akademi Ödülü sahibi yönetmen Fisher Stevens ile Akademi Ödülü ve Emmy Ödülü sahibi yapımcı John Battsek tarafından yürütülen "David Beckham - Belgesel Dizisi" toplam 4 bölümden oluşuyor. Belgeselde ayrıca son kırk yıla dair daha önce hiç gün yüzüne çıkmamış kişisel arşiv görüntüleri, günümüzde çekilmiş samimi anlar ve bu serüvenin bir parçası olan aile fertleri, arkadaşlar ile futbol dünyasının önemli isimleriyle yapılmış röportajlar yer alıyor.
UZAK DÜNYALAR
Bu hafta okuduğum ve hoşuma giden kitaptan söz edeyim biraz. Diyorki; Merhaba Yabancı!.. İşte şaşırtıcı maceramız böyle başlıyor. Gökten düşen bu yabancı da neyin nesi? Kahramanlarımız onu tanımak için can atıyor, ama yapmaları gereken başka şeyler de var. Bir zorbaya kafa tutmak, koylarını kurtarmak, sevdiklerine açılmak gibi! Çözmeleri gereken kozmik mesaj da cabası. Acaba tüm bunların altından kalkabilecekler mi?Editörlüğünü Semih Gümüş'ün üstlendiği Köprü Kitaplar koleksiyonunun 29. kitabını, çağdaş edebiyatımızın ödüllü yazarlarından Doğu Yücel yazdı. Hayat dolu bir grup gencin, bir yabancıyla karşılaşma serüvenini anlatan roman, dünyayla ve birbirimizle kurduğumuz bağların derinliğini düşündürüyor. Başka türlü bir iletişimin olanağını, arkadaşlığın, sevginin ve paylaşmanın yaşamı anlamlandıran gücünü duyumsatıyor. Doğu Yücel'in güçlü anlatımı ve ironik üslubuyla "uyanıkken düş gördüren" ilişkilerin ve mucizelerin sınırlarında dolanıyor.
NEDEN DERSİNİZ ?
Hadi bu haftayı güzel bir bilgelik hikayesiyle bitirelim. Bayılıyorum bu hikayelere. O kadar güzel ve hassa noktalara dokunuyor ve ne kadar çok şey öğretiyorlar bize.
Bir bilgenin öğrencileri bir gün sormuşlar: 'İnsanlar neden kötü alışkanlıkları daha kolay ve iyi alışanlıkları daha zor edinirler? Neden iyi alışkanlıklarını uzun süre muhafaza 'edemiyorlar?
Yaşlı bilge: 'Peki ben size şöyle bir soru sorayım: Eğer iyi tohumu güneşte bırakırsak ve kötü, çürümüş tohumu toprağa gömersek ne olur sizce?' demiş. 'İyi tohum kuruyacak güneşte, kötü tohum ise hastalıklı filizler verecek ve sağlıklı bir meyve oluşmayacak' diye cevaplamış öğrenciler.
Bilge devam etmiş: 'İnsanlar da bu şekilde davranır: İyilikleri ruhlarında saklayıp filizlerini büyütmektense açığa çıkarıp kayıp ediyorlar. Diğer yandan da günahlarını ve kötü taraflarını başkalarından saklamak için içlerinde gizliyorlar. Onlar orada büyüyüp insanı kalbinden yok ediyorlar...
Siz, bilge olun...'
Sevgi ve ışığınızla kalın.