Brokolim ‘Arı Maya' manzaralı olsun!
Kaplumbağa Terbiyecisi ve Çığlık tablolarının binlerce kopya baskısı var. Filiz Karadere ise tabloları havuç, brokoli, yeşil soğan, domatesle tabağa aktaran bir ressam. Sanatını tuvalde değil, mutfakta konuşturmasının sebebi basit: O, bir anne.
Mengenli aşçı bir ailenin çocuğu olduğunu söyleyerek sohbete başlıyor ressam. Mutfak kültürüne aşinalığı buradan geliyor. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi'nde resim öğretmenliği eğitimini tamamlar tamamlamaz öğrencilerine kavuşur. Fırçayı da elinden hiç bırakmaz. Fırsat buldukça üretmeye, eserlerini sergilemeye devam eder. Kızı Duru'ya kahvaltı etsin diye tabakları da tabloya çevirir. Önceleri sadece kızını mutlu ettiyse de şimdi sosyal medya fenomeni. Herkesin ‘Dufi' olarak tanıdığı resim öğretmeni-ressam Filiz Karedere'nin çalışmaları hem göze hitap ediyor hem mideye.
Edi ile Büdü, Heidi, Şirinler… Filiz Karadere'nin hazırladığı tabak tablolardan sadece birkaçı. Bir bakıyorsunuz tabağın birinde sobanın üzerinde çaydanlık kaynıyor. Bir diğerinde çamaşırlar rüzgârda uçuşuyor. Karadere'nin hazırladığı ilk tabağa kimse dokunmaya kıyamamış bile: “Duru'ya tabakları farklı ve eğlenceli bir şekilde hazırlarsam belki daha çok ilgisini çeker diye düşündüm. Tabii o ve tüm aile ilk gördüğünde bir süre yemeye kıyamadı. Daha sonra kızım hiç yemediği şeyleri bile ucundan tadınca uğraşımı sürdürdüm.”
Bir arkadaşının tavsiyesi üzerine çalışmalarını fotoğraflayıp sosyal medyada paylaşır. İnsanların ilgisi ve merakı onun isteğini daha da artırır. Dufi'nin namı gitgide yayılır. Filiz Karadere, “marifet iltifata tabidir” atasözü mucibince sevildikçe çalışmalarını zenginleştirdiğini itiraf ediyor: “Yaptığınız bir şeyin, dakikalar sonra dünyanın öbür ucundan görülmesi, beğenilmesi ve güzel yorumlar alması müthiş bir şey elbette. Bir noktadan sonra tabaklarım, besleyici değerinin yanı sıra sanatsal değeriyle kendini göstermeye başladı. Benim kendimi ifade ediş biçimim haline geldi, ressamlığım form değiştirdi.”
“Oğlum Heidi'yi yedi”
Onun tabaklarını ilginç kılan şey, mutfaktaki yiyeceklerin resimlere dönüşmesi. Mısır ununun kumsala, turpun dalgalara dönüşümü ilgiyi hak ediyor. Sanatçımız eserini yapıp kenara çekilmiyor. Bilgi ve becerisini de paylaşıyor. Ressam Bob Ross, nasıl tane tane peyzajlarını anlatıyorsa, Karadere de aynı üsluba sahip. Takipçilerinin bazıları maydanozu sevdirmeye uğraşıyor çocuğuna, kimisi lahanayı. Bu sebeple herkesi mutlu etmek biraz güç. Ressam öğretmenliğin de verdiği sabırla herkesin ihtiyacına göre bir tabak paylaşmayı başarıyor gördüğümüz kadarıyla. Onun kadar başarılı olamasalar da evdeki malzemelerle benzerlerini yaptıkları muhakkak.
Karadere, “Zaten her anne yavrusu için en doğrusunu bilir. Ben sadece destekliyorum.” diyerek anneleri teşvik ediyor. Ona göre her çocuk ihtiyaç duyduğu besini bir şekilde yemeli: “Ben bir beslenme uzmanı değilim, anneyim sadece, benim gibilere naçizane tavsiyem, çocuğunuzun beslenmesinde, eksik olduğunu düşündüğünüz yiyecekleri yedirmek için daha farklı yöntemler denemelisiniz. Benim kızım peyniri hiç yemek istemediği için, tabaklarımda ağırlıklı olarak peynir kullandım.”
Bugüne kadar çok sayıda takipçisinin tabaklarını deneyip çocuklarına yedirmeye çalıştığını ve birçoğunun da başarılı olduğunu söyleyen Filiz Karedere, “Oğlum Heidi'yi yedi.” mesajını bizimle paylaşıyor.
Temel Reis aşkına ıspanak yiyen çocuklarız
Bir çocuğa karnabahar tattırmanın onlarca yolu olabilir Filiz Karadere'ye göre. Kendisi, çocukların oyunu sevmesinden yola çıktığını ifade ediyor. Önüne konulan tabakta havuçları burun şeklinde gören çocuk önce şaşırıyor. Sonra tabağın hikâyesini dinlemek istiyor. Bu nokta önemli. Çünkü mutfak, evin yaşayan ve gelişen yeri Karadere'nin yaklaşımında. “Masallarla, hikâyelerle her şeyi sevdirmek mümkün.” diyen ressam, yemeği oyuna dönüştürmekten yana: “Eğer beslenme problemleri söz konusuysa her çareye başvurmak gerekiyor. Biz çocukken Temel Reis'in aşkına ıspanak yerdik. Bu bilgi bana hep ilham verdi. ‘Ben Temel Reis için yiyorsam başka çocuklar da Edi için zeytin yiyebilir.' dedim. Öyle de oldu.”
İsraf yok, sanat var
Filiz Karadere en fazla, malzemeleri tanıyamayanların sorularına muhatap oluyor. Haksız da sayılmazlar. Yiyecekler o kadar güzel şekillendiriliyor ki tanımak biraz zorlaşıyor. Sanatçının asla nimetlere karşı hürmeti elden bırakmadığını hatırlatalım. Yiyecekler asla bir görsel malzemeye dönüştürülüp çöpe gitmiyor. Her eserinin afiyetle yendiğinden emin olabilirsiniz. Karadere'ye ileride yapmak istediklerini sorduğumuzda ise yine çocuklara sözü getiriyor: “Benim en büyük hayalim çok sayıda miniğe tabaklarımı aynı anda tattırabilmek. Böylece onların mutluluklarına da şahit olabilirim. Özellikle sevdikleri çizgi karakterleri tabakta görmek onları çok mutlu ederdi sanırım.”
s.sancar@zaman.com.tr